Ahit Sandığı, tarihi metinlerde sıkça rastlanan ve birçok efsane ile mitolojiye ev sahipliği yapan bir nesnedir. İncil'de yer alan bu sandığın, Tanrı'nın halkıyla yaptığı ahdi simgelediği ve bununla birlikte kutsal emanetleri sakladığına inanılmaktadır. Dünya çapında birçok insanı büyüleyen bu nesne hakkında pek çok soru ve teori bulunmaktadır. Gerçekten de Ahit Sandığı var mı? Eğer varsa, nerede bulunuyor? Bu yazımızda Ahit Sandığı'nın ne olduğuna, nerede olabileceğine ve ona dair ortaya atılan farklı teorilere yakından bakacağız.
Ahit Sandığı, Eski Ahit'te (Tanakh) Tanrı ile İsrailoğulları arasında yapılan ahdi temsil eden kutsal bir nesnedir. İncil'de, Mısır'dan çıkış sırasında Musa'ya Tanrı tarafından verildiği belirtilen bu sandığın, altın kaplamalı bir ahşap kutu olarak tasvir edildiği bilinir. Ahit Sandığı'nın içerisinde, On Emir tabletleri, Manna ve Harun’un asasının bulunduğu düşünülmektedir. Sandık, bu kutsal emanetlerin korunmasında eşi benzeri bulunmayan bir işlev üstlenmiştir.
Ahit Sandığı'nın fiziksel betimlemelerine göre, altın kaplamalı olan bu kutunun ölçüleri, Eski Ahit'in körfezine göre yaklaşık 1,1 metre uzunluğunda, 0,7 metre genişliğinde ve 0,7 metre yüksekliğindedir. Kutunun üzerindeki "merhamet koltuğu" (Küçük Tablet) ve iki meleğin heykeli (her birinin kanatları sandığın iki tarafına yayılmaktadır) önemli detaylardır. Ahit Sandığı, İsrail halkının Mısır'dan çıkışından itibaren onlara rehberlik etmiştir ve çeşitli savaşlarda da kutsal bir simge olarak kullanılmıştır.
Ahit Sandığı'nın akıbeti, tarihçiler ve arkeologlar arasında yıllardır tartışma konusu olmuştur. Kayıp olduğu düşünülen bu kutsal nesnenin nerede bulunduğu hakkında birçok teori öne atılmıştır. Bazı inançlara göre, Ahit Sandığı, Babil'in fethiyle birlikte kaybolmuştur. Diğer görüşler ise, sandığın kutsal yerlerden birine ya da Afrika'nın derinliklerine saklanmış olabileceğini öne sürmektedir.
Birçok araştırmacı, Ahit Sandığı'nın Etiyopya'nın Axum şehrinde olduğunu iddia eden eski belgelerin etkisiyle bu bölgelere yönelmiştir. Öne çıkan bu iddialara göre, sandık, Kraliçe Sebastián döneminde kutsal bir emanet olarak buraya getirilmiştir ve şu an hala orada saklanmaktadır. Axum'daki Etiyopya Ortodoks Kilisesi, sandığın burada saklandığını ciddi şekilde savunmaktadır. Ancak, bu iddiaların ne derece doğru olduğu hâlâ belirsizdir.
Bir diğer dikkat çeken teori, Ahit Sandığı'nın Türkiye'nin doğu bölgelerinde bir yerde veya Mekke'de gizlendiği yönündedir. Bazı inanç grupları, sandığın yakın bir gelecekte gün yüzüne çıkacağına inanırken, diğerleri ise bunun sadece bir efsane olduğunu savunmaktadır.
Ahit Sandığı'nın kaybolması, yalnızca tarihi ve dini açıdan değil, aynı zamanda toplumların kültürel mirasları için de büyük bir kayıp olarak görülmektedir. Bu eşsiz nesneyle ilgili büyük bir merak ve araştırma heyecanı, Yunan-Roma döneminden günümüze kadar sürmektedir. Çeşitli belgeseller, kitaplar ve filmlerde bu türden hikayeler işlenerek genel izleyici kitlesinin ilgisi çeken Ahit Sandığı, tarihin karanlıklarına dalarak kaybolmuş bir sembol olmaktan öte; insanlık tarihinin en önemli sine qua non'larından biri olarak hikâyesini sürdürmeye devam etmektedir.
Sonuç olarak, Ahit Sandığı'nın gerçekliği ve akıbeti üzerine yapılan tartışmalar halen devam etmektedir. Modern arkeoloji ve dini mitoloji açısından Ahit Sandığı, insanları büyülemeye ve düşündürmeye devam ederek, keşfedilmeyi bekleyen pek çok gizem barındırmaktadır. Ne olursa olsun, Ahit Sandığı'nın taşıdığı anlam ve ondan ilham alan hikayeler, nesiller boyunca aktarılacak ve insanların zihnindeki yerini koruyacaktır.